12 Nisan 2015 Pazar

Psikolog Kafaları


Yaklaşık 2.5 yıl öncesinde bir dönemden geçiyordum. Allah'ım her şeyim var ve istediğim hiçbir şey yok dönemi. Hayır gerizekalılığımı galiba o dönemden anlamam gerekiyormuş. Neyse, bu dönem üzerine bir de aşk acısı olayları var ki tam bitiş, çöküş dönemi de diyebiliriz.
Tam da bu olaylar sonrası bir psikolog tedavisinin bana çok iyi geleceğine valla çok inanmasam da tabi ki gittim. Maalesef Nişantaşı'nda bir psikologla görüşmeye karar verdim. Randevu olayları sonrası derken ilk seans için gitmiş bulundum ve seans başladı. Tabi ki ilk 20 dk. ıh mıh diye geçiyor. Her seans 60 dk diye söyleniyor ama yalan. Zaten girdin oturdun, nasılsın iyi misin derken 10 dk kayboluyor. Her neyse, ilk seansın 20 dakikasını kaybetmiştik çoktan. Tabi ki seans içinde yaşadıklarımı anlatmayacağım tükenmişlik sendromumdan ve üzerine çektiğim aşk acısından bahsetim de bahsettim hayvan gibi de ağladım. Hatta o kadar çok ağladım ve ağlamanın getirdiği o şeffaf sümüğümü silecek peçete kalmamıştı kadının odasında. En son çare seansı da bölmekte istemediğinden çantasından çıkardığı cep mendilini koydu önüme kadın. Neyse o bu şu derken konuştuk ağladım ağladım seansın bitişinde önümdeki sehpada Mısır Piramiti kadar olmuş bir sümüklü mendil mimarisi duruyor. Yani sonuçta o kadar para veriyorum biri ben gittikten sonra onları ordan alsın dimi. Yok abi, seans bitti psikolog önüme çöp kovasını koydu "hadiiiii şimdiii onları çöpe atalımmm" dedi. Ulan zaten Nişantaşı diye normal ücretlerden daha fazlasını ödemişim, ödediğim gibi 1 saat boyunca ağlamışım beynimde sıvı kalmamış bir de çöpleri de ben atıyorum. Tabi ki attım sonra da oradan çıktım..

Bu seanslar böyle bir süre gitti, ilk seansta kendini "0 ile 10 aralığında hangi sayıda hissediyorsun" sorusu var ki en tehlikeli soru oymuş meğer, ne kadar düşük söylersen o sayıyı seanslar bir o kadar uzuyor. Bende 0 demedim tabi ki ama bi 2 çakmıştım işte ne kadar gittiğimi siz düşünün artık..

Yani bir etkisi var mı derseniz evet var. Hiç tanımadığın birine anlatmanın rahatlığı kesinlikle var.
Ama çok çok büyük beklentiler içerisine girmek bence gereksiz.

Neyse işte oydu buydu derken ben biraz daha iyi hissettim kendimi.
Tükenmişlik sendromunu atlatabildim en azından. 

Gün geldi çattı son seansa, gidene kadar hatta seansın bitişine kadar son olacağını bilmiyordum tabi.
14:00 olan randevuma biraz serserilik yapıp 13:30'da Yeniköy'den çıktım.
Tamam haftasonu ve Nişantaşı trafiğini düşünerek biraz daha erken çıkmam gerekiyordu.
Yoldayken saat artık 50 geçerken randevuya kesinlikle geç kalacağımı anlayıp aradım "çok trafik var gecikiyorum dedim." Asistan kız da" Sorun yok Emir bey " dedi kapadı telefonu.
Sonunda kliniğe ulaştığımda saat 14:30 du ve yine odaya geç popoyu yerleştir derken saat 14:40 oldu. 
Sevgili psikoloğum, "Biliyorsunuz ki sizden sonra da seanslarım var bu sebepten geç kalmanız sizin seansınızdan götürdü. Bugün ki seansımız 20 dk" dedi. O an evladımı kessem bu kadar şok geçirmezdim herhalde. Ulan ya bu parayı da çok söyledim ama yani Allah günah yazar be 20 dk için o parayı almaya. Neyse kadın bunu söyleyince o an beynime ve tüm vücuduma giden kanlar Allah canımı alsın ki o an depresyondan eser bırakmadı. Hal böyle olunca da o 20 dk da artık size ihtiyacım yok çünkü çok mutluyum, iyiyim safsatalarıyla geçti bitti. 
Çıkışında tabi ki o seansın parasını ödedim. Burda çıkarmamız gereken durum "hiçbir yere geç kalmayın" tabi ki değil. O asistan karılara güvenmeyin. Gecikiyorum diye aradığımda gecikmeleriniz sizin seansınızdan götürüyor bilginiz olsun dese u dönüşü yapıp eve dönmez miydim ben. Hiç gitmezdim Asgari ücretin üçte birini de oraya bırakmazdım. Böyle bir sinir durum anlayacağınız gençler.

Bir daha da psikoloğa gitmemeye, depresyona girmemeye ant içtim.
Bu aralar tükenmişlik yine vurdu gibi ama çaktırmıyorum kimseye.
Öyle işte...